14 Ekim 2012 Pazar

Karnıyarık yiyelim!

Yine yeniden bir pazar günü
ben yeniden 1 hafta kadar ara verdim
yakın zamanda yeniden 1 hafta kadar olmayacağım(yurtdışı gezisi)
yine mutfaktan kek kokusu geliyor
ben kış havasını bekliyorum
annem yazın son demlerinden mütevellit karnıyarık yapacağım diyip benim gibi karnıyarık seven birini mutlu ediyor..
İşte böyle gidiyor günlerimizden biri,birkaçı vs vs.
Karnıyarık benim sevdiğim yemeklerden ama annem yıllarca kızartma işin içinde olmasından mütevellit sık yapmazdı.Son senelerde biraz fazlalaştırdı bu şekilde yaptığınden beri,çünkü yağ fazla çekmiyor o sebeple hafif de oluyor.Hatta güzel bir anım da var,İngiltereye giderken THY de verilen yemek karnıyarıkdı,çok gülmüştüm yemeği yerken tam bize göre bir uğurlama oldu demiştim içimden.Bu sene ikince kez yedik herhal son bir kez daha annemin yapması mümkündür.Birde bu yemeği de ilk defa tam teşekküllü ben de bloga yazmak vesilesi ile öğrendim.Yine çıktı bilmediğim birşey:-)
Bu arada annem üzerlerine koyacağı biberleri kızartmayı unutunca çiğden koymuş bu seferlik ve isteyen olursa böyle de koyabilir diye ekledi.
Yapacaklara şimdiden kolay gelsin ve afiyet olsun.

Malzemeler:
  • 10-11 ufak boy patlıcan
  • Kızartmak için yarım su bardağı sıvı yağ
  • Yarım kilo kıyma(yağsız dana olacakmış ki zaten annem mahalle kasabımıza "karnıyarık için olacak demiş"bir de bir kere çekilecekmiş.)
  • Yarım demet maydonoz
  • Bir çay kaşığı karabiber
  • 2 büyük boy soğan
  • 4 diş sarımsak
  • 4-5 adet domates
  • Sivri biber
  • Tuz
Hazırlanışı:
  1. Bir tavaya kızartmak için yağı alın ve altını açıp kızdırın.Patlıcanları alacalı soyup ortasından bir bıçak ile az kesin ve kızgın yağda,altı hızlı açık şekilde çevirerek hafif kızartın.
  2. Kızaran patlıcanları hemen bir kevgire alın ve üzerinden soğuk su gezdirip süzülmeye bırakın.Patlıcanların kızardığı yağda her bir patlıcan için bir adet biber kızartın.
  3. Patlıcanlar bir kenarda beklerken de iç malzemesini hazırlayın.
  4. İç malzeme için soğanı,sarımsağı yemeklik doğrayıp az sıvıyağda biraz kavurun.Pembeleşmeye durunca kıymayı ekleyip onu da kavurun.Bu 3 malzeme kavrulduktan sonra soyulmuş,minik minik doğranmış domatesleri de ekleyip karıştırın ve kapağını kapatıp kısık ateşte hafif pişmesini sağlayın.
  5. Pişen harcın altını kapatın,ince kıyılmış maydonuzu,tuzu ve karabiberi de ekleyip karıştırın.
  6. Pişireceğiniz kabın içine patlıcanların kesik kısımları yukarı gelicek şekilde dizin.
  7. Kesilen yerlerini kaşık yardımıyla biraz daha açıp üzerlerine harcınızı paylaştırın.
  8. Son olarak birer dilim domates ve kızarttığınız biberleri de üzerine ekleyip en son salçalı su ya da domates suyu ilave edin.Hazır olan yemeğinizin kapağını kapatıp ocağa koyun,kaynamaya başlayınca ocağın altını kısın patlıcanlar yumuşayana kadar pişirin.

5 Ekim 2012 Cuma

Gündoğumu Poğaçası

Sabahları erkenden kalkıp birçok işi yapmayı ne de çok özlemişim!
İnsan sabahın o güzel saatiyle uyandığında güneşin doğmasıyla üzerinden ataleti attığında ne güzel rahatlıyor..Ki benim geç vaktim 8 vs dir.Gündoğumunu poğaça yoğurarak da karşılayınca bir ferahlıyor bir ferahlıyor:-)
Bu hafta bir poğaça ve bir de zeytinli açma ile sabahın bereketini başlattım bakalım yarın sabah ne olur..
Hem kurabiye hem de poğaça isteyen biri için çok ideal bir lezzet oldu.Birkaç blogda bu şekilde mayasız,kabartam tozsuz gördüm ama çoğunlukla süttü benim gördüklerim ben de evde sütün olmayışından yola çıkarak soda ekledim.Aslında yaparken blogda yayınlayacak bir tarif diye değil ilk deneme ve sonraki denemelerden sonra eklenecek yeni bir tarif olarak düşünürken yedikçe yiyesi getiren bir tada sahip olduğunu hissettiğimde bir baktım ki makineyi kapmış bu fotoğrafları çekiyordum!Birde ismini bir anda koydum madem bu hafta günleri bu şekilde çok yakaladık e bari ismi içindekiler başlıklı bir isim olacağına şöyle uygun olsun dedim.
Kesinlikle,ısrarla bu tarifi denemenizi ve o güzel yorumlarınızı bekliyorum,belki beğenmeyen olabilir farklı fikir getiren olabilir,hepsine açığım.
Tereyağ ucundan biraz kullanılmıştı benim yaklaşık 30-40 gr eksikti bu da çok büyük bir değişiklik değil malzeme açısından.Kullandığım kırmızı biber büyüktü ama dilerseniz 2 tane kullanabilirsiniz.

Malzemeler:
  • 1 paket margarin ya da tereyağ(bizim ev malum sadece tereyağ tüketiliyor bu sebeple ben tereyağ kullandım)
  • 1 şişe soda
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 2 tatlı kaşığı şeker
  • 1 yumurta(akı hamurun içine sarısı üzerine sürülecek)
  • Aldığı kadar un
İç malzemesi
  • Sucuk(küçük kangal parmak sucukların bir parçasını kullandım)
  • Kırmızı Biber
  • Kaşar peynir
Haızırlanışı:
  1. Oda ısısında yumuşamış yağın üzerine sodayı dökün.Ardından tuz ve şekeri ekledikten sonra elinizle bir karıştırıp azar azar unu ekleyin.
  2. Hamur hafif yumuşak  ve de elinize çok yapışmayacak bir kıvama gelince un eklemeyi bırakın.Ardından yarım saat kadar hamuru dinlendirmeye bırakın.
  3. İç harcı için sucuğu minik minik doğrayın,kırmızı biberi de minik minik doğrayın ve yağsız bir şekilde teflon tavada yüksek ateşte 3-4 dakika pişirin.Çok pişmesin sucuk hafif yapını bırakıp kavrulmaya durduğu gibi kapatıp soğumaya bırakın.
  4. Soğuğa yakın ılınmaya duran sucuklu harca minik minik doğranmış kaşar peynirini de ekleyip tavanın içinde birbirine karıştırın.Bu şekilde peyniri tavada karıştırınca sucuğun yağı peynire geçmiş oluyor ve poğaçanın içinde lezzetini belli ediyor.
  5. Dinlenen hamurdan ceviz büyüklüğünde poğaçalar alıp içine malzemenizden koyduktan sonra ister yuvarlak ister klasik poğaça şeklinde yapıp yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizin.
  6. Son olarak yumurta sarısı sürüp çörekotu serpin ve önceden 200 derecede ısıtılmış fırına verin.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Kremalı Mantar Çorbası-Zeyneb Usulüyle

5 senedir blog sahibi olup her türlü şeyi birbirine önce hayalde sonra hakikatte karıştırıp değişik tatlar yakalama derdinde olan birinin mantar çorbası için km lerce ötede 2 günlük tatile giden annesini aramasının cevabı nedir diye sordum durdum kendime pazar günü?
:-)
Evet evet doğru diyorum annemi aradım,sonra bu çorbayı 5-6 dakika kaynatmam lazım mı diye sormak için annemi aradım ve annem yerine telefona çıkan teyzemden bir püf noktası da kaptım.Un kavrularak yapılan çorbaların kaynamaya durduktan sonra muhakkak 6-7 dakika kaynatılması gerekirmiş.
Ne yapalım daha neler çıkacak benim bilmediğim,eee arada terziler gibi kendi söküğümüzü dikmekte zorlansak iyi olur herhal..
Malzemeler:
  • Yarım kiloya yakın mantar
  • Yarım paket krema(200 ml olanların yarısı)
  • 4 su bardağı su+1 su bardağı süt(ama kremayı tam paket koyar iseniz bu sütü eklemeyin ve 4 su bardağı su yeter eğer çorba koyulaşırsa biraz su ekleyebilirsiniz)
  • 2 çorba kaşığı un
  • 1 çorba kaşığı tereyağ
  • Tuz
Hazırlanışı:
  1. Öncelikle mantarları minik minik doğrayın.Doğradığınız mantarları harlı ateşte kendi suyunda pişirin.
  2. Pişen mantarları bir kenara ayırın ve ayrı bir tencerede unu yağ ile kavurun.
  3. Kokusu çıkıp pembeleşmeye duran una azar azar soğuk suyu ekleyip bir yandan da çırpma teli ile çırparak topaklanmayı önleyin.
  4. Ardından kremayı ekleyip tekrardan çırpmaya devam edin.Kremanın da iyice karışmasındna sonra mantarları ev tuzu ekleyip kaynayana kadar karıştırın.
  5. Kaynamaya duran çorbanızın altını kısın ev 5 dakika kadar kaynatın.
  6. Hazır olan çorbanın altını kapatıp istediğiniz şekilde servis edin.
Bu arada en en yakın zamanda annemin mantarlı çorba tarifini vereceğim,asıl onu eklemekti hep niyetim ama benim yaptığımın fotoğrafı hazır olunca öne geçti.Birde mantarlar biraz dolabta renk değiştirmişti ondan sebep daha çok rengini değiştirdi bir dahaki sefere aldığım gün yapacağım.

1 Ekim 2012 Pazartesi

Mutfak Havlusu beş seneyi bitirmişken..

Geçen 2 yıl birçok yıla değecek şeyler yaşandı.Eğer rakamlarla ifade edilecekse ömrümüzden geçenler evet böyle ifadelendirilecek koca 2 sene geçti..İngiltere'den döndüğümden beri oturtamadığım bir düzen(aslında böyle bir his desek daha doğru)ve 2 kişiyi vefat sebebiyle kaybedip birini de hayatta olsa da kaybetmenin verdiği hal ile 2011 ağustosundan beri daha telaşlı zamanlar geçti..
Şu an yazarken bile kelimelerimi seçerek hareket ediyorum çünkü dile getirdiklerimiz birşey yoksa da olmuş hissinin baskın olmasını sağlar bu sebeple bunları böyle ifadelendirsem de belki daha yoğun geçenleri bu şekilde hafifletiyorum ve bazılarını da evet görmemezikten geliyorum çünkü inanırsam işin içinden çıkamayabilirim.
Evet farkındayım birçok karışık cümleyi sıraladım ardısıra ki bu bile bir ipucudur hal-i pür melâlime..
Neyse birde bunun üzerine temmuz itibariyle mezuniyetim eklenince hissedilen boşluk sanki büyüdü.
Ama eylül itibariyle üzerimde bir silkelenme hissettim ve daha da çok çabalıyorum.
İşte bu 2 senenin en somut örneklerinden biri bu kadar emek verdiğim hiçbir zaman unutmadığım(boşlasam da kimi zaman)blogumun sene-i devriyesini atlamış olmamdır.
Tam 5 sene önce şu tarihte "yemek yaparken"deyip başlamışım ve iyiki de başlamışım..
Bugün mutfakta çalışırken bütün havluların yıkanmış olduğunu,mutfak havlusuz kaldığımı ve bunun benim için ne kadar zor olduğunu görünce bir kez daha dedim bu yazıyı da yazmam gerektiğini hissettim.
Evet mutfakta çalışırken bu blogun ismi olacak kadar ihtiyac duyan biriyim mutfak havlusuna ve aynı zamanda bundan aldığım zevkle ömrümün bir tarafını da tutacak kadar da ihtiyacım var bu sayfaya ve bu sayfaya tık tık eden bütün Mutfak Havlusu severlere..

Supangle

Bu tatlıyı ne zaman yesem,yapsam annemin eski evimizin küçük mutfağında gösterdiği çaba hep aklıma gelir. Mikser,blender yok iken süzgeç...