28 Şubat 2019 Perşembe

Supangle

Bu tatlıyı ne zaman yesem,yapsam annemin eski evimizin küçük mutfağında gösterdiği çaba hep aklıma gelir.
Mikser,blender yok iken süzgeçten süzerek pürüzsüz bir kıvamla şahane bir supangle yapardı.Kıvam,tat enfes olurdu.Zaman içinde mutfakta bu gibi yiyeceklerin yapımı bana geçince deneme yapmayı seven yapım sayesinde deneye yanıla başka yollara da başvurdum.Supangle türevi(bundan önce burada yayınlamıştım) tatlılar yaptım çokta güzel oldu.Ama annemin yaptığı ve Baltepe pastanesinden yediğim benim için ölçüydü.Onu yakalamak için kalem kağıtla notlar alarak denemeler yaptım.Hepsi de şansa güzel oldu.Hani birisi de yenmedi katı vs oldu diyemem ama istediğim tat-kıvam-doku bu vereceğim tarifle oturdu.

Bir yandan da tatlının ismini,öğrenmeye çalıştığım Fransızca dilinde karşılığı olduğunu görüp,"soup"girişiyle de İngilizlerle alakası var hissiyle kısa araştırma yaptım ve yanılmadım!
Çok büyük cümleler kuramayacağım.Büyük bir çeviri yapamadım ve tarifi yayınlamak zorundayım.Çünkü beklemediğim ölçüde ilgi gördü.

  • Supangle:chocolate pudding (tureng)
  • Supangle:(fr.) soupe-anglaise ( TDK )
  • Zuppa Inglese: İngiliz Çorbası

Ama kendi okuduklarımdan kısaca özet geçersem.
İtalya=>İngiltere=>Fransa; bu şekilde bir sıralamayla üç ülkede yeri var.Ama onların yaptığıyla bizimkisinin pek bir alakası yok.Üç tarafta birbirine benzer dursa da alakasız yapmış.Ama bizde ise sanki klasik bir pastayı kasede buluşturmaya çalışan da olmuş pudinge çikolata yoğunluğu katıp yapan da.. Pastacılık kültürünün Osmanlı'da azınlık ailelerinin elinden çıktığını düşünürsek de tam br harman ortaya çıkıyor.Çok büyük cümleler kurarak yanlışa düşmek istemem.Kimisi okuduklarımdan edindiğim çıkarımlar,kimisi de aşağıya koyacağım linklerden anladığım kadarıyla dile getirdiklerim.
Kanaatim ise onları tatmasam da yapım ve malzemelere bakınca bizim usülün en hafif olduğunu gösteriyor.

Bu arada Martha Stewart Toscana tatlısı olarak bahsetmiş.

http://diaboloviolette.com/2011/10/12/koken-bilir-misiniz-9-supangle/

https://azicik-asim.blogspot.com/2017/02/supangle-soup-anglaise-zuppa-inglese.html

https://cafebabel.com/fr/article/la-soupe-anglaise-5ae00512f723b35a145dcec4/

https://memoriediangelina.com/2012/03/11/zuppa-inglese/

http://www.turkish-cuisine.org/historical-development-1/republic-period-177/turkish-cuisine-in-republic-period-182.html?PagingIndex=1

https://www.marthastewart.com/1160137/english-soup-zuppa-inglese


"Bir supangle yaptım hayatım değişti"dememe ramak kala lafı daha fazla uzatmadan ben kendi tarifimi bırakayım😀
Muhakkak söylediklerimin zıttı bilgiler vardır,çıkarımlarımı destekleyecek veya yanlış diyebilecek kişiler de vardır.Ben bir taş attım suya,bakalım dalgaları bize neler getirecek.

Supangle

  • 2 kg süt
  • İlaveten 400 gr soğuk süt (bu sonradan eklenecek olan)
  • 100 gr un
  • 50 gr buğday nişastası
  • 100 gr kakao
  • 325 gr şeker (miktar opsiyonel olabilir)
  • 350 gr çikolata(yarı bitter yarı sütlü koydum.80 gr'lık çikolatalarla arzu edenler 2 paket sütlü+2 paket bitter de yapabilir.)
Hazırlanışı:
  1. Unu,sütü,nişastayı ve kakaoyu tencereye koyup,blendırdan pütür kalmayacak şekilde geçirin.
  2. Tencereyi orta ateşte karıştırarak pişirmeye başlayın.Kaynamaya başlayınca da karıştırmaya devam edin.Kaynamaya başlayınca biraz kıvam alması için 2-3 dakika fokurdatın.
  3. Ardından altını kapatın.5-6 dakikas ilk ısının geçmesini bekleyin.
  4. Bu kısımda şeker,çikolata ve yavaşça süt ekleyip çırpmaya başlayın.Arada çırpıcıyı durdurarak yaklaşık 15 dakika çırpın.Bu gibi tatlarda çırpmak çok önemli!
  5. Şekerini daha az isteyen birazını koyup,sütün hepsi konduktan sonra da kontrol yapıp gerekirse şeker koyup çırpmaya devam edebilir.Şeker kalır diye korkulmasın,eriyor 😉
  6. İyice çırpılmış,buram burak kokusuyla mest eden supangle'leri kaselere pay edip dibini sıyırırken bana da dua edersiniz.
  7. Hadi herkese afiyet olsun!






22 Şubat 2019 Cuma

Bir Ekşi Maya Hikayesi



Ekmek ekmek ekmek..
Ne çok ekmek fotoğrafı ekleyip ne çok cümle kuramamışım!

Hoş hala cümle kurabilecek kıvamda da hissedemiyorum kendimi ama ekmek yaparken insanın da piştiğini billiyor olmayı demezsem olmazdı.
Aslında ne yapıyorsak onu ehilleştirirken kendimiz de kıvam alıyoruz.Yürüyüş yapmaya başladığınızda olan hızla sonraki zamanlar aynı olmaz.Tecrübeler,zaman içinde zenginleşir ve daha fazla tecrübe ile insanı kimi zaman işin öğreticisi kıvamına getirir.
Bunları baz alırsam evet kendimce bir yola geldim.
Bundan önce de bahsetmişimdir.Kısaca yeniden değineyim.
Ekmek,aşırı tükettiğim o olmazsa doymam dediğim birşey değil.Ama çocukluğumdan beri her şeyin farklı bir tadını almayı sevdiğim ve buna da uygun bir ortamda büyüdüğüm için,ekmekte de çeşitliliği+yöresel olanları çok sevdim.
Bunu bilen çok kişi bize böyle ekmekler göndermiş,getirmiştir.Ekşi maya mevzusu ise hep aklımda olup,korktuğumdan girişemediğim birşey oldu.
Bir zamanlar Nane ve Limon adlı bloğu olan,şimdi sadece İnstagram hesabında aktif olan Münevver ablaya bahsettiğimde halledersin diyordu sağolsun.Ama yok ben çekinip durdum ne varsa artık..


6 mart 2017'ye kadar bu çekincelerle yürürken,birden zihnimde ne yandıysa mayaya başladım gitti!
O gün bugündür ne bulsam okuyor,ne görsem izliyorum.
Sabırlı ve sebatkar olduğumu söyleyenlere de mevcut olan bu hallerimi ekşi maya sayesinde daha da arttırıp çıtayı yükselttim diyorum.
Her geçen gün daha iyi ekmekler olmaya başladı.
Çavdar,siyez gibi daha zor olan ve çamur bir hamurla yapılan ekmekleri yaparken hüsrana uğradığım oldu.Veya tartine bread denilen tarzda yaptıklarımda da kabarmaktan tutun da iç dokuya kadar zorlandığım çok oldu.
Her koşulda şükür ki yenebilir durumda olup,hatalarla sadece canımı sıktı.
Muhakkak ki hatalarımdan sebep idi ve mayanın da tazeliğinden. 

Şimdi maya 2. yılını önümüzdeki ay dolduracak çok şükür ve zaman içinde bu virüsü benden sebep kapanlar olup maya yapmaya başladılar.
Bu daha da güzel birşey.
Sipariş almaya başladım ve bir sürü güzel insanla da tanışmış olup,başkalarının da tattığı birşeyler yapabilme hayalimin hayata geçtiğini görmüş oldum.

Ekmekle ilgili  söyleyeceklerim bitmez.
Çünkü yaparken bir dolu şey gibi görünenler bir yerden sonra rutine bağlanıyor ve aslında yapmaya başlayan herkese elden gelse bunu gösteririm.Bu hataya ben düştüm siz de düşmeyin diye de demek isterim.Çünkü gözümü korkutanlardan biri olan bu mevzu,şimdi öyle bir kolaylıkla ilerliyor ki ben bile arada şaşırıyorum ve gülüyorum. 

Önümüz ilkbahar ve maya yapmak isteyenler organik tam buğday ununu,temiz kavanozunu,tahta kaşığını ve içme suyunu hazır etsin.Ardından aşağıya ekleyeceğim linklerdeki yazıları muhakkak okusun,hatta defalarca okuyabilir ki ben öyle yaptım.

Başlama hikayem cidden bir anda gelişti.Münevver abla hep yapabilirsin diyordu sağolsun ama ben bir türlü başlayamıyordum.Birgün nasıl bir hal geldiyse herşeyi hazır edip başladım.Ona çok soru sordum.Zamanla bunu yapan çok kişi görüp onlardan da kimisine sorular sormaya başladım ve bugünkü hale gelirken her birine bol bol teşekkür ederim.
Ama işin mimarı olan Münevver ablaya ömür boyu teşekkür borçluyum!
Eklediğim linklerde yazılanlar öyle güzel anlatılmış ki hem aynısını yapmaya gerek duymuyorum,hem de bu denli güzel yapabilir miyim bilemiyorum.Bundan ötürü İnstagram hesabımdan soranlara da bunları attım,buraya da ekledim.
Kendimce birkaç not da ekleyip şimdilik yazıyı bitiriyorum.

1.Sabredin,sabrınızın zevkle örülecek halini emekle bütünleştirince acayip güzel birşey çıkıyor.
2.Nimet ile uğraştığınızı bilerek had bilmeniz gerektiğini,israftan kaçınmayı unutmayın.
3.Artık mayalardan krep,el açması börek yapıp,yaptığınız keklere poğaçalara da katabilecek olduğunuzu unutmayın.Gerektiğinde bunları da bana muhakkak sorun,çekinmeyin.
4.Okuyacağınız linkte başlarken üzüm okuyacaksınız ama ben kullanmadım.Yani şart değil.
5.Mevzunun un+su+emek ile yürüdüğünü görüp,bıkmadan devam etmeye çabalayın.
6.Bol bol okuyup,sorun.

Münevver ablanın tekrar tekrar emeğine sağlık,sağolsun çok güzel anlattığı maya yapımını gün gün alttaki linklerden okuyabilirsiniz.
Yalnız okuyan herkes mayasını yaptığında,ekmekleriyle hemhal olup tavsiye ettiğinde kaynağı muhakkak belirtsin lütfen!
Onun verdiği emeği yok saymayın,ben elçiyim sadece.

1.
https://www.instagram.com/p/pAzFHIgicu/
2.gün
https://www.instagram.com/p/pDWcSLAif2/
3.gün
https://www.instagram.com/p/pF6GCbgifi/
4.gün
https://www.instagram.com/p/pIgiMsAiXJ/
5.gün
https://www.instagram.com/p/pLNPcXAiZM/ 

Mayanız bereketli,ekmeklerinizi tadanlar bol olsun.
Dilerim fotoğraflardaki ekmeklerden daha güzellerini yaparsınız.

Fotoğraflar başlangıç dönemlerimde yaptıklarım ve zaman içinde güzelleştiklerini görmek adına da biraz fazla bıraktım..

5 Ocak 2018 Cuma

Öylesine Pırasalı Kek :-)


Bazı şeyler deneye deneye oturuyor.Bazıları ise öylesine birşeyleri karıştırırken çok çok güzel oluyor!
Burayı açtığımdan beri annemle oturtmakta en zorlandığım şey ölçü mevzusu olmuştur ve hala da sürüyor. Annem,klasik usta ev hanımlarından olduğu için elinin ölçüsü var.Bu ölçüyü de yemek tarifi verirken aktarabilmek mümkün değil.Hal böyle olunca da gr ya da bardak ölçüsü alabilmek çok zor oluyor.Şehirli tariflerinde (bizim evin bir deyimi,köy yemeği şehir yemeği ayrımımızdan sebep :-) ) yine bunu ufaktan oturttuk sayılabilir.Ama asıl vermek istediğim tarifler olan köy yemeklerinde pek oturmuş sayılamaz. 
Ama ne hikmetse böyle söylememe rağmen benim de ona bu konuda benzer taraflarım olduğunu görüyorum.Mutfağa girdiğimde elimin hareketliliğiyle zihnimin harmanlama pratiği sanki vals ediyor ve sonucunda ahenk içinde birşeyler çıkıyor.Ama anlat denildiğinde tıkanıyorum.
İşte annelerine eleştiri getirip, sonucunda onlara kopyala yapıştır halinde benzeyen kız çocuğu durumu benim için de geçerli oldu. Anneannemden de aldıklarımı sayarsak elleri durdurmak ne mümkün.
Ama öçü işini ekmek yaparken çok iyi kullanıyorum.Orada sıkıntım yok.
Bir sonraki yazılardan birinde de ufaktan ekmek işinden bahsetmeliyim.

Birde söylemezsem olmaz! Bu fotoğraftaki pırasalı keki buraya yazmak için yapmadım. Annem, geçenlerde pırasanın yeşil kısımlarını biraz havuçla kavurmuş.Elimde böyle bir karışım vardı. Poğaça olur mu, börek de geçen pırasalı yedik gibi düşünceler zihnimde döndü durdu. Yine birşeyleri karıştırmalıydım. Fotoğraflamayı düşünmeyip,elime geçeni ekledim ki tarif vermeyi de aklımdan geçirmemiştim. Bunların sonucunda nefis birşey oldu. Bu nefis halin sonucu karede salınan tek dilim oldu. Yazının altından görünen tüm halini de keki masaya koymadan önce telefonla bir çırpıda fotoğraflamıştım.
Tat nefis,görüntü de güzel olunca o vakit adına pırasalı kek deyip ekleyeyim istedim.
İşte bazen birkaç veya birçok deneme sonucunda oturan tarifler oluyor,bazısı da sonucunda tek dilim kalacak kadar nefis olup arz-ı endam etmeyi hakediyor.

Umarım yapan ve beğenen görürüz :-)

Malzemeler:

  • 1-2 minik havuç rendesi,büyük olursa 1 de yeterli.
  • Pırasa minik doğranmış,o da 4-5 tane yeterli gelir
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 2 yumurta
  • Yarım su bardağı sıvıyağ
  • Yarım çay kaşığı karbonat
  • 1 paket kabartma tozu
  • 100 gr krem peynir
  • Kuru nane
  • Tuz
  • Mavi haşhaş
  • Mihaliç peyniri(bu olmazsa muadili sert bir peynir )
  • Un (aldığı kadar,yaklaşık 1-1,5 su bardağı.Kıvamına bakabilirsiniz,klasik kek hamuru katılığında olması kafidir.Çok cıvık bir hamur olmadı)

Hazırlanışı:
  1. Zeytinyağında minik doğranmış pırasayı biraz kavurun,o suyunu bırakıp kavrulmaya durunca havucu da ekleyin ve güzelce kavurun.Kavrulduktan sonra soğumaya bırakın
  2. Yumurta ve tuzu mikserle yaklaşık 3-4 dakika çırpın.
  3. Ardından yoğurdu,sıvıyağı ekleyip mikserle az karıştırın.
  4. Sonra krem peyniri,unu,kabartma tozunu,karbonatı ekleyip mikserle karışmasını sağlayın.
  5. Pırasalı harcı,kuuru nane ve haşhaşı da ekleyip spatül yardımıyla karıştırın.
  6. Tereyağıyla yağlanmış tart kalıbı veya istediğiniz bir yuvarlak kalıba harcı boşaltın.
  7. Peynirleri gelişigüzel incelik ve ebat da (çok büyük değil çok küçük de olmasın )doürayıp üzerine atın.Kaşık yardımıyla dibine çok indirmeyecek şekilde karıştırın.
  8. 180 derecede ısıtılmış fırına verin.40 dakika böyle pişsin,kızarıklığı çoğalınca 190 dereceye fırını çıkarın ve güzel kızarınca fırından çıkarın.

Öylesine bir tarif verilmiş gibi olduysa ve birde malzemelerin birazı göz kararı olduğu için özürler..Deneyenlerin beğenisine güvenip,içimde hazır bir tarif verme isteği varken onu engellememek için de yazmak istedim. Herkese bilahare teşekkürler..
Aaa birde 2018 yılının ilk yazısı olsun.E o zaman bol yazılı,tarifli bir yıl olması en büyük dileğim :-)



Blogun instagram sayfası sayesinde meşhur olan "Mutfak Havlusu kahvaltıları"nın bir karesini de tarif sayesinde eklemiş olayım. Bu sofraların böyle ilerlemesini de bir yazı ile burada anlatacağım inşallah.

30 Ağustos 2017 Çarşamba

Şeftalili Çift Katmanlı Kek



Şeftaliler bitmeden birçok şey yapmalıyız!
Evet her yıl özellikle meyveli yapılan lezzetleri düşünüp bir ucundan yakalamayı düşünsem de bir yandan da kaçınıyorum.Aynı zamanda yaptıklarımı fotoğraflayabilme derdi,uğraşı vs derken sanırım nitelikli zaman ayıramamış oluyorum.
Blogger olmak,yetişmek,yetişememek vb gibi kaygılı cümleleri de bir kenara bırakıp elden gelince yaşamak,yapabildiğimi yapma isteğiyle hareket etmek istiyorum.Kaygı,korku,yetişme telaşı vb gibi adlandırılan haller yaptığımız yemeğe,kokladığımız çiçeğe,attığımız adıma,atamadığımız kahkahaya,akıtmak durumunda bırakıldığımız anlamsız gözyaşına vs vs herşeye sebep oluyor..
Zaten böyle şeyler olmasa da neden yapmadıklarımıza dair açıklamalar güdüp "yapamadık" a sığınalım?
Hepimiz gerçek ve kararınca olduğumuz müddetçe,iyilik kazanımlarla değil de yaşam standardı olarak oturacaktır inancındayım..

İşte böyle şeylerle zihnim hareket halindeyken ve sakin sakin hareket etmeye  çalışırken Yeliz'in sayfasında gezinip durdum.Son birkaç gündür nerdeyse tariflerini yuttum!
Halbuki elimde eklemem gereken 2 tarif var.Ama öncelikle bunu sıcak sıcak ekleyeyim.
Kekik Karamel sayfasının sahibi Yeliz'in instagram hesabına bakıp çok şahane Alman tatlarını öğrenebilir,fotoğraflarıyla gözünüz gönlünüz açılabilir. İnstagram hesabında ise daha zengin tariflerle karışılaşacaksınız.Sorduğunuz,sormakta çekindiğiniz soruları da sabırla cevablayacaktır.
Çünkü burada havalı havalı salınan bu nefis pasta için başını baya şişirip,sabrını zorladım.
Üstüne üstlük hem yol yorgunu hem de hasta iken onu yordum :-)
Tarifin yanına ve altına tecrübelerimi ekliyorum.Dileyen aynı zamanda websitesine de bakabilir.Bu tarif orada mevcut bulunuyor.



Malzemeler:


Tart katmanı için malzemeler: 
  • 250 gr un
  • 50 gr nişasta 
  • 50 gr çekilmiş badem (veya unu) 
  • 175 gr tereyağı
  • 1 yumurta
  • 100 gr şeker 
  • 1 paket vanilya 
  • bir cimdik tuz 

Bu malzemelerden (sırası ve yapımı önemsiz olarak) pürüzsüz bir hamur elde ediyoruz öncelikle. 30 dakikalığına da buzdolabında dinlendiriyoruz, diğer malzemelerimizi hazır edene kadar. 
Ara kat için gerekli malzemeler: 
  • 1 kilo şeftali (ben daha az kullandım) (2 büyük boy şeftali,yaklaşık yarım kg idi.Mürdüm erik ile 15-16 tane kızılcık kullandım.)
  • 50 gr şeker
  • 250 ml su
  • 50 gr kadar file badem

Eğer şeftalinin komposto hali elinizde yoksa, şu şekilde de ilerleyebiliriz. Şeftalilerimizi kaynar suya verip çıkartıyoruz. Kabuklarını soyup, su ve şekerden elde edilen şerbette 15 dk kadar kaynatıyoruz. Şerbetinden süzüp, bir kenara alıyoruz şeftalilerimizi. Eğer kompostonuz varsa, suyunu süzmeniz yeterli olacaktır bu aşamada. 
26 cm çapındaki bir kalıbımıza önce yağlı kağıt seriyoruz, sonrasında hazırladığımız hamuru yerleştiriyoruz. Kenarlarını 2 cm olacak şekilde yükseltiyoruz ve 15 dakika kadar 160 derecede pişiriyoruz. 
Fırından çıkarttığımız hamurumuzun üzerine şeftalileri yerleştiriyoruz. Ben küçültmedim, yarısı olacak şekilde yerleştirdim. Üzerine file badem serpip, kremasını hazırlamaya geçiyoruz şimdi de..
Kremalı katmanı için gerekli olan malzemeler:
  • 2 yumurta 
  • 100 gr şeker 
  • 1 paket vanilya 
  • 200 gr Creme fraîche (ya da yukarıda açıkladığım gibi labne peyniri ve türleri) (Bim'de satılan Kerem krem peyniri kullandım.200 gr'lık oluyor o da.)
  • 1 limonun kabuğu 
  • 50 gr nişasta 



Yumurtaların sarısını akından ayırıyoruz. Akını biraz tuz ile karlaşana kadar çırpıp, kenara alıyoruz. Diğer tarafta yumurtanın sarılarını diğer malzemelerle çırpıyoruz. En son tahta kaşıkla karlaşan akları karışımımıza yediriyoruz ve şeftalilerimizin üzerine döküyoruz. Köpüklü kremamızı tahta kaşığımızla yaydıktan sonra yine fırında en az 30 dakika kadar pişiriyoruz. Dilerseniz üzerine tekrardan file badem serpebilirsiniz. Pişme sürecini ise kendiniz ayarlamanızda fayda var, fakat en az 30 dakika süreceğinden eminim. Yanına da dilerseniz benim gibi papatya çayı demleyebilirsiniz, hergüne yakışan bir ikiliyle herkese afiyetler diliyorum! ☺️
Not;Meyve kısmında hem elimde o kadar şeftali vardı hem de karışık da denesem dedim.Bu sebeple böyle yaptım.Ama Yeliz de zaten bunun tercih meselesi olduğunu söyledi.Şeftali bitmeden kesinlikle tek şeftali ile de olur ve başka kırmızı meyveler de karışık ya da tek kullanılabilir.
Bununla beraber alt hamurunu ben yaklaşık 20-25 dakika fırında tuttum.Çünkü mini fırın kullanıyoruz.Bu sebeple sanırım ısı dengesi diğer büyük fırınlara göre farklı olabiliyor.Krema kısmını da meyeleri dizdikten sonra iki karışımı tahta kaşık yardımıyla karıştırıp,kalıba döktüm.Bu haliyle de yaklaşık 40-45 dakika tuttum.Bir dahakine bundan daha kızarık yapmaya çalışacağım.Ama hamur gayet güzel pişti.Bundan destek alıp yayınladım.Yoksa kesinlikle yayınlamazdım! :-)
Gerçekten Yeliz'e tekrar tekrar teşekkür ediyorum..Onun bize böyle daha nice güzel,enteresan tarifler kazandırması dileğiyle...




 Yalnız bu gibi pastalar,kekler ile kahve gerçekten çok çok güzel gidiyor!



25 Temmuz 2017 Salı

Nazarımda bamya güzeli


Yemek seçmek gibi birşeyin lüks sayılabileceği evde büyüdük.
Annem kızkardeşimde hafif yayları gevşetse de onun da yemediği şeyler hem azdı,hem de çokta önemli değildi. Böyle olunca bizde herşeyi yedik.Bazısını çok sevmeden bazısını da zaten seviyoruz diyerek dozu kaçırarak da midede bayram falan yaşadık.
Ama enteresandır sakin tabiattaki abim bamya yemiyordu.Çünkü birinin evinde yiyip,çok kötü o jel gibi su oluşmuş ve midesi bulanmış. Annem asla öyle yapmıyor.Ama abim de fobik bir duruma dönüşmüş. Benim elime de malzeme geçmiş,bu durumdan sebep abime baya takılıp durmuştum.
Ama artık o bamya yiyor.Birde ben de artık bamya yapıyorum :-)
Çünkü evde yemeklerin piri annem olduğu için onun yanında iken herşeye bulaşmıyorum.
Dün yazlıkta olan annemi aradım.Sağolsun tane tane anlatmasıyla şu fotoğraftaki enfes yemek çıktı.
Hazır zamanı iken alını,yapılsın.Yiyen kalmasın!

Birde bu yemek zeytinyağlı grubundan değil.Ama şeker görünce öyle sanılabilir.Annem arnavutlardan böyle bir yöntem öğrenmiş.O zamandan beri de bu şekilde yapıyormuş.
Bu verdiğim tarif aslında kıymalı bamya yemeği oluyor.Ama ben kıyma eklemediğim için de ismini sadece "bamya yemeği" diye yazdım.

Bamya Yemeği

Malzemeler

  • Yarım kg bamya
  • 2-3 çorba kaşığı yemeklik kıyma veya kemik suyu kaynatılıp üzerinden toplanılan yağ.Bu ikisi de yoksa tereyağ+zeytinyağı eklenebilir.Bu 2 türlü yağ karışımı yemeğe yakışıyor.
  • 1 orta boy soğan
  • 1-2 diş sarımsak(ama isteğe göre)
  • 2 orta boy domates
  • 1 çay kaşığı toz şeker
  • 1 çay bardağı kaynar su
  • Tuz
Hazırlanışı:
  1. Öncelikle akşamdan,ya da yemek akşamüzeri yapılacaksa sabahtan bamya ayıklanıp,yıkansın.
  2. Yıkanmış bamyanın o ilk suyu süzülüp,temiz bez üzerine güzelce yayılsın.Bezi ıslatırsa,o bezi de değiştirip başka kuru beze aktarın ve böyle beklesin.Akşamdan bu işlem yapıldıysa ertesi sabaha yemeği pişirebilirsiniz.Sabahtan ayıklandıysa da akşamüzeri pişebilir.
  3. Soğanı minik minik doğrayın.Bende kemik suyundan kalan yağ ile kuyruk yağı vardı.Onu ekledim.Kıyma koymadım.Ama kıymalı yapacaklar kıymaya ilaveten az tereyağ ekleyip yapabilir.Kıymasız olsun diyen de üstte de dediğim gibi tereyağ ve zeytinyağı ile yapabilir.Bu kısım tamamen kişiye göre değişebilir.
  4. Soğanı pembeleşene kadar kavurun.Eğer sarımsak istiyorsanız sarımsağı da soğan ile kavurun.
  5. Domatesleri soyup çok minik olmamak üzere doğrayın.
  6. Domatesleri de ekleyip bir tık kaynayınca bu karışımı bir tabağa koyup,kenara alın.
  7. Ocağı kapatın.Tencereye bamyayı koyun.Üzerine şekeri,tuzu serpin.
  8. O tabağa koyup ayırdığınız domatesli soğan karışımını da ekleyin.
  9. Eğer domatesiniz çok su bıraktıysa o 1 çay bardağı kaynar suyu yarım olarak koyun.
  10. Kapağını kapatın.Bir kaynama gelince ocağı da kısın.Kısık ateşte pişen bamyaya sakın kaşık vurmayın.
  11. Çok pişirmeyin.Bamyadan 1 tane alıp pişip pişmeme testini geçerse yemeğiniz hazır.
Şimdiden afiyetler olsun!

Birde yanına cacık veya yoğurtlu semiz+şehriyeli bulgur pilavı olsun.
Ennfes bir üçleme oluyor.

26 Mart 2017 Pazar

Portakallı Yer Elması


İki tarif ekleyip kaçacağımı sananlara iki kez merhaba!
 :-)

Yok yok sözümüz söz olsun.
Kayıt altına alıyoruz.Şahitliğimiz bir önceki cümlelerimiz oluyor. Yaşarken geçen zamanın daimi şahitlik yaptığını bilerek davranıp, kontrol delisi de olabiliriz değil mi? Bunun yanında tecrübeler biriktirip büyüdüğümüzü, geliştiğimizi düşündükçe hataları-günahları bile sever olacak kıvama erişiyoruz. Yalnız en çokta geçmişte barınan hatalarla ezilip, horlanırız. Adı üstünde hata dediğimiz mevzularla üzerimize yürünüp, küçük bir çocuğu ezmeye çalışan şeklen kocaman aklen ufacık bile olmayan yaşı büyükler gibilerinin saldırısına maruz kalırız. Geçmişe dair cümlelerimizden de korkumuz hep bu örselenmeden sebepdir.

Bundan birkaç yıl evvel, çocukluğumuzun beraber geçtiği biri yüzünde müstehzi ifadeyle "çocukken ne hayalperesttin,hala öyle misin?" demişti. Ben de mutlu bir tebessümle "evet,hala kuruyorum. Çünkü onlar hayatta yaşadığım,yaşayacağım çoğu halin önizlemesi oluyor"dedim. Ama bunu cevabladığımda yetişkindim. Çocukken bir arada olduğumuzda herkesin içinde benimle dalga geçip, beni üzdüğünü hatırlatmamıştım. Çünkü böylesi bir cevabla, onun yaptığı hareketin aynısını başka bir şekilde yaparak ona benzemiş olurdum ki kızdıklarıma benzemekten Allah korusun!

Birazdan ekleyeceğim tarifi yazmadan önce blogun arşivine baktım.Bundan 10 yıl önce, blogun ilk yılında Zeytinyağlı yer elması eklemiştim. Bu tarifi eklemeden önce eskisine bir bakayım, neler yazmışım diye okudum. Zeytinyağı ile ilk tanışıklığımın kötülüğünden bahsedip, sonra meftun olmamı eklemişim. Daha karmaşık ve düzensiz yazma dönemlerimdeymişim. Bugünki tecrübelerimle kimine göre "hata" kimine göre "vay be" baya gelişmişim diyerek de bakılabilir.

Ama en çokta yanarım yanarım şu zeytinyağı ile tanışıklığımın kötü bir yağ yüzünden iyi olmamasına..Şükür ki sonrası güzel geldi.Zeytin; hem hayallerimin başrollerinde oldu hem de tutkuyla bağlandığım..
Zeytin,çok ama çok güzel bir nimet. Sıkıştığım anlarda zeytin ağaçlarını düşünüp,ruhumda övgüler dizip birgün zeytin ağaçlarımın altında uzanıp kitap okuyacağımı hatırlayarak rahatlarım. He birde söğüt ağacı altında yapacağım aylaklık zamanlarım olacaktı :-)

Yer elmasına gelene kadar yine bir dolu cümle kurup "amma boş konuşuyor"diyeceklere malzeme,tatlı tatlı okuyacaklara da tebessüm,okumayacaklara da birşey veremediğim yazı oldu.
Neyse asıl verilmesi gerekeni yani tarifi iliştireyim şuraya.


Portakallı Yer Elması

Malzemeler;

  • Yarım kg yer elması
  • 1 orta boy havuç
  • 1 ufak soğan
  • 1 çorba kaşığı pirinç
  • 1 çay bardağı sıkılmış portakal suyu
  • Tuz
  • Zeytinyağı
  • Yarım limon suyu
  • Dereotu
  • Şeker

Hazırlanışı:

  1. Tencereye zeytinyağı koyup, soğanı hafif kavurun.Şekeri de atın onunla 2 dakika çevirin.
  2. Ardından havucu minik doğrayıp atın.Onu da soğanla az soteleyip,az da su ekleyin havucu önden biraz pişirin.
  3.  Yer elmasını soyun. Soyarken su içine atın ki kararmasın.Suda yıkayıp,doğradığınız yer elmasını da tencereye atın.
  4. Tuzu,limonu,portakal suyunu atıp kısık ateşte tencere kapağı kapalı şekilde pişsin.
  5. Pirinç de ayrı yerde haşlansın.
  6. Yer elması pişince, ocağı kapatmadan haşlanan pirinci de ekleyin. Onunla da 1-2 kaynadıktan sonra ocağı kapatın.
  7. Yer elması ılınınca doğranmış dereotunu üzerine koyun ve zeytinyağı gezdirin.

8 Mart 2017 Çarşamba

Tuzlu Kurabiye



Ne yazsam şimdi?
Aynen bu soruyu içimden tekrarladım durdum. İnsan bazen birşeye istekle girişse de tıkanıyor.
Bu herşeyde böyle belkide; zevkle hazırlanan yemeği yiyememek,koşuya başlayıp yarısında durmak,severek dinlediğimiz müziği arada durdurup başka bir tanesine atlamak, yazacağım birşeyler deyip başka telden çalmak vs. İşte şu an yaptığım tam da o. Çuvallamamak için laf kalabalığı da diyen çıkarsa başım gözüm üstüne :-)

Sabah kahvesini içerken bugün birşeyler ekleyeyim istedim. Cümle,yalnız yenilenen hayatımın mini deklarasyonu gibi oldu. Çünkü güne kahveyle başlayan taifeye dahil olmam çok yeni,mevzunun acemisi veya cahiliyiz yani. Şimdi yanına bu kurabiyeler olaydı güzeldi :-)


***

Blog döneminde tanıdığım güzel insanlara İnstagram aracılığıyla tanıdıklarımı da eklemek nasip oldu. Bu eklediklerimden biri olan Yeliz, Almanya'da yaşıyor. Kısa sürede,uzun süreli bir muhabbetin iki  tarafı olduk. Hatta Almanya'ya ikinci gidişimde ona bir türlü varamasam da :/ o sağolsun İstanbul'a gelişinde kahvaltılarımızdan nasibini aldı. 
Daha da güzeli ve ömrümce anlamını,değerini unutmayacağım şey ise,kendisiyle yüzyüze bir araya gelmeden bana gönderdiği paket olmuştu. Havalimanında paketimi alacağım ablayı heyecanla beklerken "insan,ne kötü bir varlık diyenlere bakın insan ne güzel bir varlık"deyip herşeyin içimizde olduğunu,onu çıkarıp çıkarmamanın da bize bağlı olduğunu göstermek isterdim..
Yeliz'i pastalarıyla zihnimde çok iyi kodlasam da ondan denediğim ilk tarif bu oldu. Baya da oldu yapalı ve çok beğenilmişti. Bazı tarifler basit ama çok güzel,tarifsiz lezzet bırakırlar. Birde genelde klasik ve sıradan gelen kurabiye ya da kekleri daha çok seviyorum sanırım :-) Bu kurabiye de işte o gruptan oldu. 
Tarifi buraya da yazıyorum. O da başka bir hesaptan alıp,yayımlamıştı. 
Hepsinin linkini de bırakıyorum. Hepsine bir göz atın derim.


Tuzlu Kurabiye

Malzemeler:
  • 1 paket margarin (oda sıcaklığında) Ama ben tereyağı kullandım. Margarin tüketmediğimiz için.
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
  • 1 yumurta (sarısı üstüne)
  • 2 yemek kaşığı toz şeker 
  • Tuz
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 tatlı kaşığı mahlep
  • Un
  • Çörekotu, susam
Hazırlanışı:



Un ve kabartma tozu hariç tüm malzemeler karıştırılır. Ardından yavaşça un ilave edilir, burada kıvamını kendimiz ayarlıyoruz. Aynı zamanda un ile kabartma tozunu da karıştırıp, o şekilde ilave ediyoruz. Ele yapışmayan bir hamur elde ettikten sonra, dilediğimiz şekli veriyoruz ve yumurta sarısını sürüyoruz üzerine. 180 derecede pişiriyoruz, afiyet olsun!


Tarifi,Yeliz'in sayfasında yazdığı gibi ekledim.Kendi İnstagram sayfamda yayınladığım zamanın linkiyle Yelizin sayfası ve Cahideninsofrasının linklerini de ekliyorum.








3 Mart 2017 Cuma

Germe Nahini



İnsanı bir heyecan kaplıyormuş!
Evet evet,uzun bir aradan sonra buraya birşeyler yazıyor olmak hem çok heyecanlı hem de çok tedirgin edici..
Bu sayfa,2017 yılının eylül'ünde 10 yılı devirecek.Bu benim adıma mühim dursa da blogun son yıllarında üretkenliğin buraya yansıması açısından o mühim olma halini yitirdi.
Buna dair nedenleri buraya eklediğim son yazılarda açıklamıştım. Ama benim için aslında hem değişen hayatımın etkileri hem de bunun yanında buraya ekleyeceklerimi fotoğraflama konusunda yaşadığım sıkıntılar  da sebeplerim oldu. Sıkıntıları tekrardan zikredersem; gece çekim yapamamak,yemekler olduğunda evde olamayıp günışığını kaçırmak, ölçüyle yapılamaması gibi teknik sıkıntılar.
Birşeyi öylesine yapmak yerine her açıdan dikkate alarak yapılmasından yanayım.Mükemmelin peşinde değilim ki yaratılmışların "mükemmele" ulaşmasına da inanmıyorum. Ama burada bir hikaye ve yanında onun sonucunu sunacaksam, bunu uygun bir kareyle aktarmalıyım. Birde insanın hayatla olan bağını yaptığı her eylem hissettiriyor. Umarım buraya uzun aralıklarla da olsa yazdıklarımla aksettirebilmişimdir.

Açıkçası son yıllarda eklediklerimle hep bir silkelenme arzusunda olduğumdan dem vurmuşum. Ama olmamış, olamamış, olamadı...
2015 yılıyla başlayan durma halim ve beraberindeki dönüşüm-değişim ile başka yere doğru, ama aslında aslolana doğru yol aldığımın farkındayım. Bunu buraya iliştirirsem aslında 10 yıllık bir blogger'ın bir yandan da kısa bir özetini bırakmış olurum. Çünkü bu yazıyı okuyacaklara da açıklama borcum var.

10 yıl içinde yazdıklarım evrilmiş ki ben de çok şey yaşayıp, on numara tecrübelerle büyüdüm. Bu tecrübeler düşüncelerime, ardından yaşamıma ve tabiki yazdıklarıma sirayet etti.
Sıfır kilometre diye söylenen klişe tabir yerine, sabit gibi dursa da daimi göçebe bir ruhun açıklaması olarak algılanması da naçizane talebimdir.

Sadece bir yemek blogger'ı değilim. Açıklamak, yazmak, hikayesinden bahsetmek de en azından benim adıma bu sayfanın şartıdır. Çünkü yaşadığım hayatı algılama tarzım böyle. Sadece tarif ekleyip, birşeylerden haberdar etmek değil de içinde varolan hikayesiyle aktarmak arzusuyla yola çıkmıştım. Elimden geldiğince de hem burada hem de İnstagram'daki sayfada da bu şekilde götürmeye çalışıyorum.
Hasılı diyecek sözüm, ekleyecek tariflerim, heybemi doldurma telaşım, dinlemenin hazzı, aktarmanın keyfiyeti olduğu müddetçe buradayım.

Okuyacaklara da müteşekkirim..

***



Burayı açarken aslolan hedefimden bambaşka yere doğru evrilsem de hala en çok istediğim şeylerden biri ailemin köklerinin geldiği yerin mutfak kültürünü tanıtmak, geleceğe aktarmak.
Bulgur diyerek dedemle yaptığım konuşmalarda çocuktum.
Annem ve anneannemi izleyip, öğrendiğimde büyüme yoluna geçmiştim.
Artık bayrak devralmak için uğraşan bir kalfayım.

Bu sebeple uzun aralığın sonucunda o kültürden bir yemekle açılış yapmak da çok daha anlamlı oldu.
Bu aslında bir çorba.Ama fikrimce ve güçlü tadıyla daha çok yemek gibi duruyor. Doyurucu çorba grubundan dersek belki daha uygun olacaktır.
İsmini Zazaca olarak okunduğu şekilde yazdım. Yazımda hata varsa özürler. Çünkü ağızdan ağıza öğrenilmiş bir dilden gelen bu ismi ancak böyle yazabildim.
Bizimkiler için "hedik" bu kara nohuttur. Bizde çocuklar için diş buğdayı yapıldığında bu nohutla yapılır. Tek başına yemek de çok nefistir. Buğday eklenmez,sırf bu yenir.
Böyle çorba olarak da ayrıca bir çeşidi daha var. Buna benzese de onun içine de buğday yerine bulgur köftesi giriyor. Onun da adı "Klorik" dir.
Bir dahakine de onu eklerim inşallah.



Germe Nahini
Malzemeler:

  • 1 kase kara ( Siyah )  nohut
  • 1 çay bardağı buğday
  • Su
  • 2 büyük boy soğan
  • Tereyağ 
  • Kuyruk yağı (bunu kullanmayanlar sırf tereyağ ile yapabilir. Veya kavurma kullanabilirler. )
  • Tuz
  • Toz biber

Hazırlanışı:

  1. Öncelikle kara nohutu akşamdan ayıklayıp,suya koyun.Suyun içine yaklaşık 1 çorba kaşığı tuz da atın.
  2. Sabah sudaki nohutun üzerine siyah bir su çıkmış olacak.Onu temiz su çıkana kadar su değişimi yaparak yıkayın.
  3. Yıkanan nohutu pişireceğiniz tencereye alın. Üzerini baya geçecek şekilde kaynar suyla doldurun. Buğdayı da ekleyin. Kaynadıktan sonra arada köpürecek.O köpükleri toplayıp, atın.
  4. Kısık ateşte pişmeye bırakın.
  5. Çorba pişmeye yakın özleşecek. Eğer suyunu kaybedip hala pişmediyse tekrardan kaynar su ekleyip, pişmeye bırakın.
  6. Çorba pişip hazır olunca altını kapatın.
  7. Zıfırı ( meyane ) için de 2 büyük boy soğanı yemeklik doğrayın. Tereyağ ile kuyruk yağında kavurun.
  8. Soğan karamelize kıvamında kızaracak. Ardından çorbanın altını tekrar açın. Bu zıfırı, tuzu,biberi  de ekleyip, bir kaynama gelene kadar ocağın altını açık tutun.
     Afiyet olsun.




18 Mayıs 2016 Çarşamba

Çilekler bitmeden!


Evet evet çilekler bitmeden yazmalıydım.
Aslında enginarlar bitmeden yazılacaklar da var ama..
Onları da yazacağım inşallah.
Bu cheesecake'i yaparken blog için yapacağım,ölçülere daha da dikkat etmeliyim gibi detaylara girmedim.Ama sanırım cheesecake konusunda hem bir pratiğim oluştu hem de bu konuda biraz iyiyim herhal. Evet çok iddialı bir cümle kurdum farkındayım,bu işin piri olanlara sözüm yok ama yaptığım cheesecake'ler çoğunlukla iyi cümlelere gark oldu. Bu sebeple ben de bunun verdiği havayla üstteki cümleleri çalakalem yazdım.

İyi yaptığım söylenip,bize gelecekler tarafından da özel istek olduğundan sebep  her daim misafirler için yaptım. İlk kez kendimize özel ve vişne ile çileği birleştirerek hazırladım. Biliyorum üzerinde belki de daha çok çalışmam gerekebilir. Ama benim reçetelerimde  peynir ve üzerine konulanlar dışında oranlar çoğunlukla aynı olduğu için bunu eklemek istedim.

Umarım yapanlar olur ve beğenirler. Olur da beğenmeyen çıkarsa da muhakkak yazsın :-)

Birde eklemeden geçemeyeceğim. Cheesecake konusunda internette birçok tarif ve işin erbabı var. Ama püf noktalarında,tavsiyelerinde dikkate aldığım öne çıkan birkaç isme değinmeliyim.

Kitchen in red blogunun sahibi Pınar hanım ve blogların ilk dönemlerinde "yasemin mutfakta" ile aktif olup,şimdi daha çok butik pastacılıkla ön planda olan Yasemin hanıma çok ama çok teşekkürler. Sizlerin detayları çok işime yaradı.
Muhakkak başka kişilere de bakmışımdır ama ilk aklıma gelen ve sıklıkla baktığım bu isimler olduğu için zikrettim.




Çilekli & Vişneli Cheesecake

  • 1 paket Eti yulaflı (yuvarlak olan bisküvisi) + yarım paket Torku tam buğday
  • 50 gr. eritilmiş tereyağ
  • 1 kutu labne ( BİM' de satılan kerem labneden çok memnunum,onu kullandım.Eğer başka labne kullanırsanız ve 200 gr'lık olursa ondan 2 paket kullanın)
  • 1 kutu krem peynir (200 gr'lık)
  • 3 yumurta
  • 1 paket krema (Tikveşli tavsiye ederim.)
  • 1 limon suyu
  • 1 tatlı kaşığı limon kabuğu rendesi
  • 3 çorba kaşığı un
  • 1 su bardağından 2 parmak eksik tozşeker ( Yanlış hatırlamıyorsam 160-165 gr geldi ) 
Üst kısmı için:
  • Yarım kg çilek
  • 1 kase çekirdekleri çıkarılmış vişne
  • 1 tatlı kaşığı nişasta
  • 1 çay bardağı vişne kompostosu-suyu veya bunlar yoksa sadece su da ekleyebilirsiniz.
  • 2-3 tatlı kaşığı tozşeker
Yapılışı:
  1. Öncelikle muhakkak herşey oda sıcaklığında olmalı.
  2. Kelepçeli kalıbın altına pişirme kağıdını yerleştirip kelepçesini takın.Bisküvileri rondodan geçirin ve o arada tereyağını da eritin.
  3. Rondodan geçirilmiş bisküviyle tereyağını buluşturup,biraz yoğurun.Yoğurduktan sonra yağlı kağıt serili kalıbın tabanına güzelce elinizle bastırarak yerleştirin.Bu işlem bittikten sonra kalıbı buzdolabına koyun.
  4. Cam bir karıştırma kabına peynirleri koyup,şekeri de ekleyin ve düşük derecede çırpmaya başlayın.Aslında mikserin ayarı en düşük ile en yüksek arasında,yani orta seviyede olmalı.
  5. Pürüzsüz bir krema halini alınca yumurtaları teker teker koyarak yedirin. En son yumurtayı da ekleyip yedirdikten sonra limon suyu ve rendelenmiş kabuğu,unu ekleyin.
  6. Son olarak kremayı da ekleyip karıştırın. Çok fazla karıştırmadan dolabta beklettiğiniz kalıbınızı çıkartıp hazırlanan keki üzerine yavaşça dökün. Üzerine oluşacak kabarcıklar için kalıbı yüzeye hafifçe vurun.
  7. Fırınınızı önceden 170 dereceye ayarlayıp için sıcak su dolu bir kab yerleştirin.
  8. Fırın ısındığı gibi cheesecake'i fırına verin.Yaklaşık 40-50 dakika arası içinde pişecek ve pişerken de sonrasında kesinlikle kapağını açmayın.
  9. Soğuduktan sonra fırında alıp,buzdolabına kaldırın.
  10. Cheesecake muhakkak bir gece bekleyecek ve üst sosunu da ertesi gün hazırlayacaksınız.
  11. Üst sosu için vişneleri küçük bir tencereye alın.1 çay bardağı belirtilen vişne suyu ya da komposto ya da su içinde nişastayı ezip vişnelerin olduğu yere ekleyin.Şekeri de ekleyip kısık ateşte karıştırarak pişirin.
  12. Ayıklanmış,yıkanmış çilekleri istediğiniz şekilde kesip cheesecake üzerine dizin.Vişneli karışımınız da kaynamayıp katılaşınca ocaktan alın. İlk kaynarlığı gittiği gibi çileklerin üzerlerine yayarak yavaşça üzerine dökün. 
Önemli notlar:

Çilekler pişmeyecek.
Vişneli karışım eğer pişerken çok katı gelirse az az su ya da hangi şekilde sıvıyla (vişne suyu-vişne kompostosu gbi) yapılmışsa ondan eklenebilir.
Vişneli kısmı şekersiz gelir derseniz şeker oranında istediğiniz ölçüde oynayabilirsiniz.Ama bu verdiğim ölçülerle çok kıvamında bir tadı olduğunu da eklemeden geçemeyeceğim.

Şimdiden herkese afiyet olsun :-)


3 Mayıs 2016 Salı

Zeytinyağlı Favalı Enginar





Veremediğimiz sözlerin tutulduğu,yapmak isteyip de yapamadıklarımızın dağ haline geldiği şehir hayatı
bizi "biz" yapmaktan çok başkası yapıyor.
Bazı şeyleri yapamamak,yetiştirememek,yetememek aslında tamamen bizden sebep değil de çevresel etkileri de içine katıyor.

Her yeni bir yazı için blogu açtığımda aklımdan bu minvalde cümleler geçip duruyor.Bu sebeple burada çok fazla tekrara düştüğümü diyen çıkarsa,çok haklısınız diyorum :)

Ama işte "yemeği fotoğraflayamadım,ah ışık da kaçtı,bunu da çok göz kararı yaptım" gibi türlü türlü sıkıntı ve bazen bahaneye düşen cümlelerle zaman geçiyor.

Blog yazalı yaklaşık 9 sene olmuş. Her yeni yazı silkelenceğimi söylüyor içten içe ama artık bu kadar kesin bir cümle kuramıyorum ve daha yuvarlak bir ifadeyle bereketi bol olsun deyip mevzuyu burada noktalıyorum.

Enginar ve türlü otların,yeşilin tonlarının doğada raksedip pazar tezgahlarında şenlik havası yarattığı bir dönemdeyiz. Bu zamanların bereketini kaçırmayın,pişirin,taşırın,mutfağınıza o şöleni getirin ve sofralarınız şenlenip midenizle beraber ruhlarınız da doysun.

Bu anlayışa sanırım çok fazla teslim olmuş durumdayım. Her hafta enginar,bakla,türlü otlar vb gibi baharın tatlarından envai çeşit eve alıyoruz.

Ama bu sene Münevver abla sayesinde iç baklayla adabına uygun tanıştık. Geçen yıl bir kez iç bakla almıştım ama kabuklarının soyulması gerektiğini sanırım bilmiyordum ki öyle pişirmişim.Bu sebeple evde o beğenilmedi.Ama mevzuyu işin pirinden hem de bu tarifi de kazanarak öğrenince buzluğa şu an bakla yığmaktayım.

Münevver abla da kim diyen olursa; blogların şenlik havasında olduğu,masaüstü ya da diz üstü bilgisayarlarla online olunup,sosyal medyanın zayıf olduğu dönemlerde sağlam bir blog yazarıydı. Sonra blog hayatına bir dur dese de hamdolsun İnstagram üzerinden hala aktif olup makaronları,ekmekleri,güzel tavsiyeleri ve hala aktif şekilde çalışan Nane Limon blogunun arşiviyle hayatımızda.Tabi en önemlisi yol gösterici bir abla olarak her noktada tavsiyeleriyle de..
Münevver abla çok ama çok teşekkür ederim.Şu blog hayatımın en ama en güzel lütuflarından,hediyelerindensin.

Üzerine yapılan iç baklanın favasını kızarmış ekmeğe sürüp ister öyle tek yiyin,isterseniz türlü güzellerle çeşnilendirin. Misalen; Hellim kızartması veya haşlanmış yumurta.Bunlar Münevver ablanın tavsiyeleri. Ben de ceviz koydum,peynirler koyup yedim,ama inanın kaşıklayarak bile yiyeceğiniz güzellikle birşey oluyor. Bu sebeple şimdi enginarla yapsanız da,hazır şu an an pazarlarda bolca satılırken alın,ayıklayın,soyun ve kurutup buzluğa atın. Sonra arada yapıp yapıp lezzetle mutlu olun.


Zeytinyağlı Favalı Enginar



Münevver ablanın bloguna yazdığını buraya aynen aktarıyorum. Ama dileyen olursa sayfasına tıklayıp oradan da bakıp,diğer orijinal ve güzel tariflerine bakabilir.

Zeytinyağlı, taze iç baklalı enginar, Türk Mutfağı'nın özel yemeklerinden birisidir. Yemek zevkini ve mutfağını çok beğendiğim sevgili arkadaşım Ayhan, geçenlerde zeytinyağlı enginarın, bir yerde içine fava doldurularak ikram edildiğini söyledi. Enginarlar kartlaşmadan, hemen denemek istedim tahmin edeceğiniz üzere.

Önce enginarları pişirdim. Benim zeytinyağlı yemek pişirme tarzımı hatırlayanlar olacaktır. Tüm malzeme çiğden; enginarlar, zeytinyağ, tuz, şeker, limon suyu, azıcık sıcak su ile bir tencerede ağzı yağlı kağıtla kapatılmış olarak, suyunu çekinceye kadar pişirdim.

Taze iç baklaların kabuklarını soydum. Bol kuru soğan ve sarımsağı, zeytinyağda biraz çevirdim. İç baklaları ekledim. birkaç dakika sonra, tuz, şeker ve sıcak suyunu ilave edip, suyunu çekinceye kadar pişirdim. Bu süre kabuklar soyulduğu için çok kısa sürdi. Ateşten alınca dereotu ve limon suyunu ilave edip, biraz ılınmasını bekledim. Blenderdan geçirdim.

Bakla püresini, tırtıllı duy taktığım krema torbasına aktardım. Enginarların içini torbadan sıkarak doldurdum. Dereotu ile süsledim.







29 Ekim 2015 Perşembe

Ekşili Köfte



Bazı tatlar vardır büyüdükçe seversin,alışırsın,hatta meftun olursun.
İşte Kabak tatlısı,Ekşili Köfte vb gibi lezzetler de benim için öyledir.Çocukken pek yemediğim ama annemin disiplini nedeniyle az yediğim yiyeceklerdi. Velhasıl Ekşili Köfte pek bir sevdiğim çorba oldu.12-13 yaşlarından sonra çok çok sevmeye başladım. Sanırım bunda maydonoz ile aramın düzelmesinin etkisi de var.
Geçtiğimiz günler de Neo Mutfak blogunun sahibi tatlı arkadaş Esra'da görünce annemden istedim. Çünkü bu blogun sahibi olarak dursam da,arkada duran aslolan mimar annemdir. Sağolsun 2 gün önce yaptı ve yine her zamanki gibi ennfes oldu.

Dilerim deneyenler de beğenir,afiyetle tüketir.
Dışardaki rüzgarın sesi içeriye kadar nüfuz ettiği bugünlere de pek bir yakışır.Afiyetlar ola..


Ekşili Köfte 

  • 250 gr orta yağlı kıyma
  • 3 çorba kaşığı un
  • 1 çay bardağı kırık pirinç
  • 1 soğan
  • 1 büyük boy havuç
  • 2 patates
  • 1 yumurta
  • Kimyon
  • Pulbiber
  • Kekik
  • 1 soğan
  • Tuz
  • Su


Hazırlanışı:


  1. Soğan rendelenir,yıkanmış pirinç ile beraber  kıymanın içine eklenir.Baharatlar ve tuz da eklenip,yoğurulur.Yoğurulup hazır hale gelen köfteler misket büyüklüğünde yapılıp,unun içerisinde yuvarlanıp her tarafına eşit dağılması sağlanır.Hepsi böyle yapıldıktan sonra kalan un,çorbaya verilecek terbiye için bir kaseye alınır.
  2. Yaklaşık 1,5-2 litre kaynayan suya önce minik minik doğranmış havucu ekleyin.Havuç 7-8 dakika pişsin,ardından da patates ve köfteleri ekleyin.
    .Hepsi pişince,kenara ayırdığınız unun içerisine 1 yumurta sarısı,1 limon suyu ekleyin,azıcık da su ilave edip  iyice çırpın.Bu çırpılan karışımı  pişen çorbaya ekleyin ve eklerken de muhakkak çorbayı karıştırın ki kesmesin. 1-2 taşım bu terbiye ile kaynadıktan sonra da altını söndürün.Üzerine eritilmiş tereyağ ile ince kıyılmış maydonoz ekledikten sonra çorbanız hazırdır,afiyet olsun.


Supangle

Bu tatlıyı ne zaman yesem,yapsam annemin eski evimizin küçük mutfağında gösterdiği çaba hep aklıma gelir. Mikser,blender yok iken süzgeç...