İki tarif ekleyip kaçacağımı sananlara iki kez merhaba!
:-)
Yok yok sözümüz söz olsun.
Kayıt altına alıyoruz.Şahitliğimiz bir önceki cümlelerimiz oluyor. Yaşarken geçen zamanın daimi şahitlik yaptığını bilerek davranıp, kontrol delisi de olabiliriz değil mi? Bunun yanında tecrübeler biriktirip büyüdüğümüzü, geliştiğimizi düşündükçe hataları-günahları bile sever olacak kıvama erişiyoruz. Yalnız en çokta geçmişte barınan hatalarla ezilip, horlanırız. Adı üstünde hata dediğimiz mevzularla üzerimize yürünüp, küçük bir çocuğu ezmeye çalışan şeklen kocaman aklen ufacık bile olmayan yaşı büyükler gibilerinin saldırısına maruz kalırız. Geçmişe dair cümlelerimizden de korkumuz hep bu örselenmeden sebepdir.
Bundan birkaç yıl evvel, çocukluğumuzun beraber geçtiği biri yüzünde müstehzi ifadeyle "çocukken ne hayalperesttin,hala öyle misin?" demişti. Ben de mutlu bir tebessümle "evet,hala kuruyorum. Çünkü onlar hayatta yaşadığım,yaşayacağım çoğu halin önizlemesi oluyor"dedim. Ama bunu cevabladığımda yetişkindim. Çocukken bir arada olduğumuzda herkesin içinde benimle dalga geçip, beni üzdüğünü hatırlatmamıştım. Çünkü böylesi bir cevabla, onun yaptığı hareketin aynısını başka bir şekilde yaparak ona benzemiş olurdum ki kızdıklarıma benzemekten Allah korusun!
Birazdan ekleyeceğim tarifi yazmadan önce blogun arşivine baktım.Bundan 10 yıl önce, blogun ilk yılında Zeytinyağlı yer elması eklemiştim. Bu tarifi eklemeden önce eskisine bir bakayım, neler yazmışım diye okudum. Zeytinyağı ile ilk tanışıklığımın kötülüğünden bahsedip, sonra meftun olmamı eklemişim. Daha karmaşık ve düzensiz yazma dönemlerimdeymişim. Bugünki tecrübelerimle kimine göre "hata" kimine göre "vay be" baya gelişmişim diyerek de bakılabilir.
Ama en çokta yanarım yanarım şu zeytinyağı ile tanışıklığımın kötü bir yağ yüzünden iyi olmamasına..Şükür ki sonrası güzel geldi.Zeytin; hem hayallerimin başrollerinde oldu hem de tutkuyla bağlandığım..
Zeytin,çok ama çok güzel bir nimet. Sıkıştığım anlarda zeytin ağaçlarını düşünüp,ruhumda övgüler dizip birgün zeytin ağaçlarımın altında uzanıp kitap okuyacağımı hatırlayarak rahatlarım. He birde söğüt ağacı altında yapacağım aylaklık zamanlarım olacaktı :-)
Yer elmasına gelene kadar yine bir dolu cümle kurup "amma boş konuşuyor"diyeceklere malzeme,tatlı tatlı okuyacaklara da tebessüm,okumayacaklara da birşey veremediğim yazı oldu.
Neyse asıl verilmesi gerekeni yani tarifi iliştireyim şuraya.
Portakallı Yer Elması
Malzemeler;
- Yarım kg yer elması
- 1 orta boy havuç
- 1 ufak soğan
- 1 çorba kaşığı pirinç
- 1 çay bardağı sıkılmış portakal suyu
- Tuz
- Zeytinyağı
- Yarım limon suyu
- Dereotu
- Şeker
Hazırlanışı:
- Tencereye zeytinyağı koyup, soğanı hafif kavurun.Şekeri de atın onunla 2 dakika çevirin.
- Ardından havucu minik doğrayıp atın.Onu da soğanla az soteleyip,az da su ekleyin havucu önden biraz pişirin.
- Yer elmasını soyun. Soyarken su içine atın ki kararmasın.Suda yıkayıp,doğradığınız yer elmasını da tencereye atın.
- Tuzu,limonu,portakal suyunu atıp kısık ateşte tencere kapağı kapalı şekilde pişsin.
- Pirinç de ayrı yerde haşlansın.
- Yer elması pişince, ocağı kapatmadan haşlanan pirinci de ekleyin. Onunla da 1-2 kaynadıktan sonra ocağı kapatın.
- Yer elması ılınınca doğranmış dereotunu üzerine koyun ve zeytinyağı gezdirin.